4 Ağustos 2007 Cumartesi

Atatürk Ve Bilim

Atatürk’ü bilim adamı olarak düşünmek ne denli yanlışsa, O yüce insanı bilim dışlılıkla suçlamak (Hitler, Musolini vs.) o denli korkunçtur. Atatürk’ün tüm yaptıkları, düşünce yapısı, bilme, toplumsal güce, akla dayanıyordu.İsterseniz Onu kendi özdeyişiyle değerlendirmeye başlayalım:“ Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir.” sözü bile Onunla - bilim arasındaki işteşliğin, fikirlerin ne denli bilimsel verilerle örtüştüğünün bir kanıtı olsa gerek.Bilimin kısaca bir tanımı ile konuyu genişletmeye çalışalım: “ Bilim ve teknolojinin ilerlemesi ile birlikte uygarlığın gelişebilmesi için; insanoğlunun kendi aklını kullanabilmesi, düşünme ve yorumlama yeteneğinin geliştirilmesi, Dogmaların tutuculuğundan kurtulmasıdır. Bilim doğal ve toplumsal olayları araştırır. Atatürk’e göre bilim; öncelikle, özgün bir kültür yaratmanın etkin bir aracıdır. Bu nedenle O bilimi, toplumun gelişmesini engelleyen bozuklukların giderilmesi ve ulusal bir kimlik yaratılması için etken bir araç olarak görmüş ve kullanılmıştır. Yaptıklarının hiçbiri, âfâkî - duygusallık taşımaz. O nedenle tarihsel yaşıtları, tarihin karanlıkları içerisinde yitip gitmiştir. Atatürk’se ilmin sonsuz ışıtıcılığı güvencesinde bugüne dek yaşamış ve yaşayacaktır da. Bakınız, 156 ülkenin oy birliği ile aldığı karar da (ki 1981 yılı Onesco’nun Atatürk’ün doğumunun 100. yılı nedeniyle) “ Uluslar arası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış Üstün Bir Kişi; olağanüstü bir Devrimci; sömürü ve emperyalizme karşı savaşan İlk Lider; insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü; insanlar arasında renk, dil, ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz Devlet Adamı... nitelemeleri ile dünyaya takdim edilmesi sanırız ki, yüce ATA’nın ne denli bilimsel bir bakış akışı ile olayları gözlemleyip, çareler üretmesinin en yanılmaz bir kanıtı olsa gerek bu belge...Aslında yüce Atatürk’ün neyi başardığını, bilimsel bir yöntemle nasıl bunların üstesinden geldiğini anlayabilmek için; Osmanlı’nın, Duraklama, Gerileme devirlerinin iyi analiz edilmesi gerekir, diye düşünüyorum. Avrupa’da Rönesans -reform ve Fransız İhtilâli gerçekleşirken, Osmanlı’da bilim çökmüş, yok gibidir.

Hiç yorum yok: